Alaaddin Güneşer

Alaaddin Güneşer

İdare ve idareci

Peygamberimiz bir gün sahabelere verdiği bir ziyafet sırasında, onlara hizmet ederken, uzaklardan geldiği anlaşılan bir atlı, Peygamberimizin meclisine yaklaşıp: Bu kavmin efendisi kimdir diye sordu. Bu kavmin efendisini arıyorum dedi. Allah’ın Resulü benim demedi. O sırada sahabelerine su dağıtmakta olduğundan, atlıya şöyle cevap verdi: Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir. (Aclüni, Keşfül-Hafa, 2:463).

 

İçinde yaşadığı topluma karışıp gitmiş birisine hanginiz Muhammed diye sormak durumunda kalıyorsanız, bilin ki o, derin bir ahlak ve karakter sahibidir.

 

Dikkat edersiniz, insanoğlu için; mal, mülk, bilgi, statü ve iktidar sahibi olmanın getirdiği kibir, ayrıcalık ve sınıflaşmaların ortadan kaldırıldığı iki yer vardır; ihram ve kefen.

 

Hacda ihrama girmek ve ölünce kefene sarılmak sonradan edinilmiş rütbe ve kisvelerden sıyrılıp tekrar başa dönmeyi, bütüne karışıp gitmeyi ifade eder. İhramda ve kefende insanoğlu her tür statü belirtici alametlerden sıyrılır; ne rütbe, ne kisve kalır. İhrama girmiş veya kefene sarılmış birisini tanımak için hangisi diye sormak zorunda kalırsınız. Çünkü ayırıcı hiçbir rütbe ve kisve kalmamıştır. Kişiyi yalnızca içi (kalbi) ve amelleri ötekinden ayırır.

İşte Hanginiz Muhammed sorusu, bunu yaşarken yapmayı ifade eder ki İslam da bütün irfan okullarının amacı bu makama ulaşmış insanlar yetiştirmektir. Tarikatlar bunun için kuruldu, seyr-i süluk (yolda yürüyüş halinde olma)lar bunun için yapıldı. Fakat sonunda keser döndü sap döndü bir gün oldu hesap döndü ve en çok rütbeli, makamlı, kisveli, kavuklu, cübbeli, zünnarlı, suflu (yünlü) haller bu topluluklarda fazlası ile görülmeye başlandı.

 

İnsanları kendi emelleri uğruna peşi sıra gereksiz yere sürüklemek, zamanlarını almak, onların önünde Halık sıfatına bürünmüşçesine salına salına yürümek, var olmayan bir şeyi varmışçasına anlatarak topluma liderlik etme gayreti içinde olmak, sözünde durmamak, yalan söylemek, kandırmak, iç dünya ve dış dünyası ayrı şekilde muamelede bulunmak, Hanginiz Muhammed sorusunu ortadan kaldırarak bir hakikati(Ahlakı)yok etmektir.

 

Geçmişe dönüp baktığımızda bu durumda olan veya olmayan bir çok canlının bir müddet yaşadıkları ve yok olup gittikleri aşikardır. Akıllarda kalan şey toplumda nasıl bir iz bıraktıkları değil midir?

 

Hanginiz Muhammed?

 

Bu öyle bir soru ki, ihram ve kefen dışında adamda hiçbir şey bırakmaz, her şeyini sıyırır döker. İnsanı yalnızca imanı ve ameli ile baş başa bırakır.

 

Bu öyle bir soru ki Allah, Kitap, Peygamber namına konuşan onun kürsüsünde oturan bütün rütbe, kisve, servet, şan ve şöhret sahiplerini eğer imanları varsa utanç içinde bırakır.

 

Bu öyle bir öyle bir soru ki, sorulunca bütün kastlar yıkılır, bürokrasi yerle bir olur.

 

Bu öyle bir soru ki, sorulunca mağrur rütbeler sökülür, kibirli kasıntılar iflas eder.

 

Onun için hanginiz Muhammed sorusu üzerine ne kadar düşünsek azdır.

 

İnsanları, makam, mevki, mal, zenginlik ve iktidar yani sosyal statü bakımından birbirinden ayıran ve sınıflaştıran, dahası buna göz yuman bir din, bilin ki Peygamber Efendimizin getirdiği din değildir.

 

Onun estirdiği ruh hanginiz Muhammed sorusunda gizlidir.

 

Anam babam bu sorunun muhatabına feda olsun.

Bu yazı toplam 11 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alaaddin Güneşer Arşivi