En önemli ruhsal hastalık
Yayınlanma:
Güncelleme:
İl Sağlık Müdürü Feramiş Güngüneş, depresyon hastalığının 21. yüzyılın en önemli ruhsal hastalığı olduğunu söyledi.
İl Sağlık Müdürü Feramiş Güngüneş, depresyon hastalığının 21. yüzyılın en önemli ruhsal hastalığı olduğunu söyledi. Herkesin belirli dönemlerde depresyon hastalığına girdiğini belirten Güngüneş, Depresyon hastalığının, psikolojik destek ile geçeceğini bildirdi.
TANI VE TEDAVİNİN ÖNEMİ
Ruh sağlığından problemli olan hastaların tanı ve tedavisinin önemli olduğunu belirten Güngüneş, “Ruh sağlığı hizmetleri denince ilk akla gelen, sadece psikiyatrik hastaların tedavisi olmamalıdır. Son yıllarda ruh sağlığı alanındaki çağdaş gelişmeler koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin önem kazanmasına yol açmış ve temel sağlık hizmetlerinin daha verimli ve nitelikli olmasını sağlamıştır. Sağlık personelinin toplum tarafından kabul görmesi ve benimsenebilmesi için psikolojik ve sosyal problemlere duyarlı olması gerekmektedir. Bu sebeplerle 'Ruh Sağlığı Hizmetleri' temel sağlık hizmetlerinin en önemli parçalarından birini oluşturmaktadır. Özellikle ruhsal bozuklukların önlenmesinde ve ruhsal bozukluğu olan kişilerin tanı ve tedavilerinde birinci basamak sağlık hizmeti veren kurumların çalışanlarına çok önemli görevler düşmektedir. Doğumdan yaşlılığa kadar geçen zamanda beden ve ruhsal sağlığını korumak çok önemlidir”
RUH SAĞLIĞI ÖNEMLİDİR
“Ruh sağlığını ve ruh sağlığı hizmetlerini tüm dünyada, tüm ülkelerde toplumun tüm kesimlerinin öncelikli konusu haline getirmek önemlidir. Sağlık dendiğinde çoğunlukla beden sağlığı anlaşılmaktadır. Aslında sağlık, ruh sağlığı ve beden sağlığının bütünüdür. Ruh sağlığı olmadan sağlık olmaz. Beden hastalığı olanlar ciddi ruh sağlığı sorunları geliştirme riski altındadırlar. Hem bu bedensel hastalığın kendisi hem de tedavi süreci kişide düşünce ve duyguları etkiler. Ciddi bedensel hastalıklar insanda belirsizlik, gelecek endişesi, umutsuzluk hastalığın yarattığı yeti yitimine uyum sağlama güçlüğü, başkasına bağımlı olma korkusu yaratır. Her dört kişiden biri yaşamlarının bir döneminde ruhsal hastalıklardan etkilenmektedir'” diye konuştu.
ÇAĞIN HASTALIĞI OLARAK ADLANDIRILIYOR
Çağın hastalığı olan depresyona da değinen Güngüneş, “Çağımızın hastalığı olarak bilinen Depresyon, kişisel, ailesel, toplumsal ve sosyal kayıplara yol açabildiğinden maliyeti yüksek, doğru teşhis ve iyi tedavi ile tedavi başarısı yüksek bir psikiyatrik hastalıktır” Depresyonun, kişinin kendisini suçlu, endişeli, değersiz hissetmesine neden olduğu belirtilmektedir. Başkalarından uzaklaşma, uyku saatlerinin azalması veya artması, iştah kaybı, tekrarlayan ölüm düşüncesi, halsizlik, enerji veya cinsel istek kaybı, her zaman yaptığı faaliyetlere karşı ilgisiz olma, dikkat ve konsantrasyon güçlüğüyle belirginlik kazanmaktadır. Depresyon tanısı konulabilmesi için, o kişinin iki hafta veya daha uzun süre boyunca, depresyon belirtilerinden en az 5 tanesini göstermesi gerektiğini ve bu belirtilerden birinin “çökkün duygu durum veya ilgi-istek kaybı” olması gerektiğini bildirdi. Deneyimlenen kaygı, korku, gerilim ve sıkıntı halinin, denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksatması, anksiyete bozukluklarıdır, birçok kişinin, yaşamının bazı dönemlerinde stres ve kaygıyla birlikte depresif özellikler görülebilmekte, bu tür davranışların depresyon olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir”
BELİRTİLERİ KENDİNİ BELLİ EDER
“Çarpıntı, nefes alamama hissi, uyuklama ve karıncalanmalar, konversif tarzda bayılmalar bedensel belirtiler olup, depresyondaki kişilerde gürültüye, kalabalığa tahammülsüzlük, küçük şeylere öfkelenme, alınganlık, öfke patlamaları görülebileceğini ve alkol, sigara, kahve tüketimi ve madde kullanımının artabileceği görülebilmektedir. Bu tür kişilerin konuşmaya isteksiz olduğu, konuşulanları anlamak için çaba harcadığı, sorulara kısa cevaplar verdiği, yavaş, duraklayarak ve aynı ses tonuyla konuştuğu, depresyondaki kişilerin, genellikle yalnız oldukları, sorunlar karşısında çözüm yolu aramak yerine kendilerini suçladıklarını ve yaşama karşı umutsuz oldukları gözlemlenebilir” dedi.
İNTİHARA DAHA YATKINDIR
Depresyon hastalarının intihara daha yatkın olduğunu ve kadınların erkeklere göre daha çok depresyona girdiğini belirten Güngüneş, “Depresyonda, yaşam boyu intihar girişimi oranının yüzde 15 olduğu, kadınlarda intihar girişiminin, erkeklerde ise ölümle sonuçlanan intihar girişimlerinin daha fazla olduğu bilinmektedir. Depresyonda en korkulan komplikasyon“intihar”dır. Yoğun ruhsal sıkıntı içinde olan hastalar hayatı yaşamaya değer bulmayarak intiharı tek kurtuluş yolu olarak görebilirler. İntihar düşüncesi olan hastaların, genellikle kullandıkları ilaçları yüksek dozda alarak intihar girişiminde bulunmaktadırlar. İntihar riski olan, geçmişinde yüksek dozda ilaç alarak intihar girişimi öyküsü olanlarda, yüksek dozda alındığında öldürücü olabilecek antidepresan ilaçların kullanılmaması gerekmektedir”
KADINLARDA DAHA YAYGIN
“Türkiye’de yapılan psikiyatri çalışmalarına göre, tüm ruhsal bozuklukların, genellikle kadınlarda erkeklere göre daha yaygın olduğu, yaşla birlikte ruhsal sorun ve bozuklukların yaygınlığının arttığı ve evli kadınlarda evli erkeklere göre daha yaygın olduğu görülmektedir. Genel olarak ruhsal bozukluk yaygınlığının kırsal kesimden kente doğru artış gösterdiği, “Düşük sosyoekonomik kesimlerde ve öğrenim görmemiş kişilerde daha sık olduğu tespit edilmiştir. Ruhsal hastalıkların önemli kısmının tedavi edilebildiği ancak hastaların toplum tarafından dışlanmalarının ve damgalanmalarının, ruh sağlığı sorunu olanların tedavi başvurusundan kaçınmasına yol açtığı ifade edilmektedir” diyerek sözlerini noktaladı.
Siyaset
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.