Özaydın: “İklim kanunu değil, kontrol projesi”

NE HALKTAN DOĞMUŞTUR, NE DE HALKIN LEHİNEDİR
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yasalaşarak yürürlüğe giren İklim Kanunu’nun ardından, kamuoyunda oluşan haklı tepkiler karşısında yetkililer açıklama yapmakta gecikmiş, yapılan açıklamalarda ise halkın endişelerini yatıştırmaya dönük yüzeysel ifadeler tercih edilmiştir.Anahtar Parti Kırıkkale İl Başkanlığı olarak açık ve net bir şekilde ifade ediyoruz:Yasa, göründüğünden daha fazla kontrol, yönlendirme ve ekonomik baskı içermektedir. “Yerli” ve “Milli” demek onu yerli ve milli yapmaz. Yerli olan halktan doğar. Millî olan milletin menfaatini gözetir. Bu yasa ne halktan doğmuştur, ne de halkın lehinedir.
SORULARIMIZA NET CEVAPLAR İSTİYORUZ
"Karbon ayak iziyle insanların özgürlükleri kısıtlanmayacak" diyorsunuz, Ancak karbon ayak izine dair izleme ve azaltım yükümlülükleri yalnızca üretim yapan kurumları değil tüm toplumu etkileyecek şekilde düzenlenmiştir. Tüketim ve ulaşım tercihlerine müdahale, özgürlük alanlarını daraltma riskini barındırmaktadır. Emisyon Ticaret Sistemi sadece sanayiye uygulanacak" diyorsunuz, Ancak sanayide başlayan karbon maliyetlendirmesi, ürün ve hizmet fiyatları yoluyla vatandaşa doğrudan yansıyacaktır. Bu sistemin zamanla konut, ulaşım ve bireysel tüketimi de kapsayacak şekilde genişletilmesi kuvvetle muhtemeldir.”
TARIM NORMLARI VE FİNANSMAN KRİTERLERİ
"Tarım yasaklanmayacak, meyve ağaçlarına el konulmayacak" diyorsunuz,
Ancak iklim uyumlu tarım normları ve finansman kriterleri, küçük üreticileri dışlayacak; verimli arazilerin “karbon yutak alanı” ilan edilmesiyle üretici mülkiyeti ve yerel kontrol zayıflatılacaktır. "Çiftçi istediği ürünü ekebilir" diyorsunuz, Ancak desteklerin yalnızca “uyumlu ürünlere” verileceğini açıkça ifade ediyorsunuz. Bu durum çiftçiyi yönlendirme ve iradesini sınırlama anlamına gelir. Sonuç: üretimden çekilme, kırsalda yoksulluk.
"Hayvancılık yasaklanmayacak, yapay et dayatılmayacak" diyorsunuz,Ancak metan salımı gerekçesiyle hayvancılık küresel ölçekte hedef alınmakta, yapay proteinler teşvik edilmekte ve otlatma alanları “doğal karbon havuzu” ilan edilerek sınırlanmaktadır.
YOK DİYEN CEZALANDIRILMAYACAK
"Paris Anlaşması Türkiye'nin kalkınma önceliklerini gözetiyor" diyorsunuz, Ancak bu anlaşma ile karbon yutak alanı ve arazi bazlı sertifika sistemleri üzerinden kırsal alanlar finansal piyasalara açılmakta; üretici tasarruf hakkını kaybetmektedir. "Kömür ve petrol kullanımı kaldırılmayacak" diyorsunuz, Ancak fosil kaynaklara finansal erişim sınırlandırılarak yatırımlar bu alanlardan çekilmeye zorlanıyor. Bu durum, yerli enerji politikalarının sürdürülemez hale gelmesine ve dışa bağımlılığın artmasına neden olacaktır. "İklim değişikliği yok diyen cezalandırılmayacak" diyorsunuz, Ancak resmi görüş dışındaki açıklamalar, “yanıltıcı bilgi yaymak” kapsamında değerlendirilebilir. Bu, ifade özgürlüğü açısından tehdit oluşturmaktadır.
"Karbon ayak izine göre vatandaş cezalandırılmayacak" diyorsunuz,
VESAYET KURMASININ “YERLİLEŞTİRİLMİŞ” ADIDIR
“Ancak kredi puanı, ulaşım tarifesi, sigorta primi gibi alanlarda karbon ayak izine dayalı sınıflandırmalar zamanla bireysel ceza, kota veya erişim engeline dönüşebilir.Anahtar Parti Kırıkkale İl Başkanlığı olarak soruyoruz: Bu kadar açık risk ve sınırlamaya rağmen neden kamuoyuna yalnızca teknik ve yüzeysel yanıtlar verilmektedir? Talebimiz nettir: İklim Kanunu’nun vatandaşın özgürlüğü, üreticinin toprağı ve yerli sanayi üzerindeki etkileri konusunda şeffaf bir bilgilendirme yapılmalı, itirazlarımıza karşı detaylı ve bağlayıcı cevaplar verilmelidir. Biz çevreyi korumaktan yanayız. Ama bu yasa iklimi değil pazarı; doğayı değil, dışa bağımlılığı korumaktadır. Çiftçiye kota, sanayiciye yük, vatandaşa zam getiren bir yasaya “millî” denemez. Bu olsa olsa küresel projelerin milli irade üzerinde vesayet kurmasının “yerlileştirilmiş” adıdır” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.