Şiddet, toplumun kanayan yarası!

Şiddet, toplumun kanayan yarası!
 Haber Merkezi
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü idi. Kadına yönelik şiddet, Türkiye’nin ve dünyanın en derin toplumsal yaralarından biri.

ATILMASI GEREKEN ADIMLARI ANLATTI

Pek çok boyutuyla her yaştan ve her sosyoekonomik düzeyden kadını etkileyen bu sorun, yalnızca bireyleri değil bütün toplumu sarsıyor. Kırıkkale’de ailelerin güçlendirilmesi amacıyla kadınlara yönelik gönüllü yürüttüğü psikolojik iyi oluş atölyeleriyle ve hem akademik hem de sahadaki çalışmalarıyla dikkat çeken Kırıkkale Yeşilay Kadın Komisyonu Başkanı ve Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven, kadına yönelik şiddetin kökenlerini, mücadele yöntemlerini ve toplum olarak atılması gereken adımları gazetemize anlattı.

RÖPORTAJ

► Hocam, kadına yönelik şiddet nedir ile başlayalım en temel anlamda nasıl açıklarsınız?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Kadına yönelik şiddetten önce şiddeti tanımlamak ve sadece kadına değil tüm canlılara yönelik olarak gerçekleştirilen bu acımasızlığa sıfır toleransla dikkat çekmek isterim. Şiddet, en genel biçimiyle, bir bireyin, grubun ya da kurumun; bir başka insana, hayvana veya doğadaki herhangi bir canlıya yönelik olarak fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik veya yapısal yollarla güç, baskı ya da tahakküm uygulaması sonucunda ortaya çıkan zarar verici davranışların bütünüdür. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve bilimsel alanyazın, şiddeti yalnızca fiziksel zarar verme eylemi olarak değil; aynı zamanda bireyin bütünlüğüne, onuruna, güvenliğine, özgürlüğüne ve yaşam hakkına yapılan her türlü müdahale olarak tanımlar. Bu çerçevede şiddet; insana, hayvana ya da doğaya yönelik tahrip edici eylemleri kapsayan çok boyutlu bir olgudur.

25 Kasım’ın Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan edilmesi toplumda farkındalık yaratmak amacıyla öne çıkmaktadır. Kadına yönelik şiddet; fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel ve dijital boyutları olan, kadının yaşam hakkını, onurunu ve güvenliğini tehdit eden tüm davranışları kapsayan yapısal bir sorundur. Bu yalnızca bireysel bir problem değildir; toplumsal boyutu da olan ve bireylerde travma oluşturabilecek güçte önemli bir olgudur.

► Evet çok haklısınız hocam önemli bir yere temas ettiniz. Şiddetin kendisi kime yöneltildiği fark etmeksizin önemli bir sorun. Peki şöyle devam edelim öyleyse. Toplumsal açıdan şiddet nelere mal oluyor?

Şiddet, bireysel ve toplum sağlığını zedeler. Toplumsal güven ve birlik duygusunu aşındırır. Bu aşınmayla birlikte şiddetin yaygınlaşması, toplumda korku iklimi oluşturur. Ayrıca değerler sistemi üzerinde yıkıcı etkisi vardır. İnsan onuru, yaşam hakkı, merhamet, adalet ve sorumluluk gibi temel etik ilkeler şiddetle birlikte zarar görür. Toplumda şiddetin normalleşmesi, değer erozyonu ve duyarsızlaşma yaratır. Bunların dışında özellikle önemsediğim önemli bir husus da şiddetin kuşaklar arası aktarım riski taşıması. Şiddete tanık olan ya da maruz kalan çocuklar ve gençler, ilerleyen yaşlarda benzer davranışları tekrar etme riski altındadır. Bu durum “şiddet döngüsü” olarak adlandırılan yapısal bir sorun yaratır. Ayrıca şiddet ekosistem ve doğal yaşam üzerinde de olumsuz etkiler doğurur. Hayvana ve doğaya yönelik şiddet, ekolojik dengeyi bozarak uzun vadede toplumların yaşam koşullarını tehdit eder. Ekonomik ve sosyal maliyetler yaratır. Şiddetin neden olduğu tedavi, hukuki süreçler, üretim kayıpları ve sosyal destek hizmetleri, toplumlara büyük ekonomik yük getirir. Şiddetin yoğun olduğu toplumlarda eğitim, iş gücü verimliliği ve sosyal uyum düşer.

► Şiddetin pek çok türünden bahsettiniz. Sizce şiddetin en fark edilmeyen boyutu hangisi?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Şiddet denilince genelde akla fiziksel şiddet gelir. En görünmez ama en yaygın boyut ise psikolojik şiddettir. Değersizleştirme, kıskançlık, kontrol, manipülasyon, sessizlikle cezalandırma gibi davranışlarla uygulanır ve çoğu zaman normal ilişki davranışı gibi görülür. Oysa kadınların en derinden yaralayan şiddet türü psikolojik olandır.

► Hocam akademik bir bakışla şiddetin psikolojik kökenlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Şiddet; öğrenilmiş örüntüler, travmatik çocukluk yaşantıları, bağlanma sorunları, duygu düzenleme güçlükleri ve güç–kontrol arayışının birleşiminden doğar. Yani şiddet bir “anlık öfke” değil; yıllar içinde oluşan, çoğu kez kuşaklar arası aktarılan bir davranış modelidir. Bu şiddet döngüsünün fark edilmesi ve dönüşümün gerçekleşmesi bilinçli çaba, sabır ve zaman gerektirir.

► Yeşilay Kadın Komisyonu olarak şiddetle mücadelede neler yapıyorsunuz?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Kırıkkale Yeşilay Kadın Komisyonu olarak bağımlılıklarla mücadelede çoğunlukla önleyici ve koruyucu çalışmalar yürütüyoruz. Saha deneyimlerimiz kadına yönelik şiddette bağımlılıkların önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. “Ailenin güçlendirilmesi kadının güçlendirilmesinden geçer.” anlayışıyla kadının psikolojik iyi oluşuna katkı sunan çalışmalar yapıyoruz. Kadınların ruh sağlığına iyi gelen psikolojik iyi oluş atölyeleri düzenliyoruz. Okullarda ve üniversitelerde gençlere yönelik seminerler veriyor, risk altındaki kadınlara profesyonel yönlendirme sağlıyoruz. Özellikle gönüllü olarak ayda bir düzenli olarak yürüttüğümüz psikolojik iyi oluş atölyeleri halk tarafından çok ilgi gördü. Bu zamana kadar stres yönetiminden evlilik ilişkisini geliştirmeye, öz şefkatten iletişim becerilerini geliştirmeye çok çeşitli konularda toplamda 12 atölye düzenledik. Kadınlarımızdan çok olumlu geribildirimler alıyoruz. Bu tür çalışmaların önemli bir ihtiyacı gidermesi ve etkili bir şekilde sürmesi en büyük mutluluğumuz. Çalışmalara devam etmeyi düşünüyoruz. Kadınların yalnız olmadıklarını hissettirmek önceliğimiz.

► Şiddetle mücadelede eğitimin rolü nedir?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Eğitim, şiddetin kökünü kurutmanın en etkili yollarından biri. Çocuklara erken yaşta empati, merhamet, duygu farkındalığı öğretilmeli. Duygu düzenleme çalışılmalı. İletişim becerileri geliştirilmeli. Kadın erkek farketmeksizin sürece dahil edilmeli. Toplumun erkekten beklentisinin, “Erkek adam ağlamaz, duygularını belli etmez vb” inançlarının erkekler üzerinde büyük bir baskı yarattığını düşünüyorum. Duygularını fark etmekten ve ifade etmekten çekinen birey onu düzenlemede de büyük sorunlar yaşıyor. Kadınları güçlendirmek kadar, erkekleri de sağlıklı ilişki kurabilen bireyler olarak yetiştirmek gerekiyor.

► Kadınlar neden çoğu zaman şiddeti konuşamıyor?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Ekonomik yetersizlik, toplum baskısı, utanç, korku, tehdit, çocukların geleceğiyle ilgili kaygı ve şiddetin normalleşmesi en temel nedenlerdir. Kadınlar çoğu zaman kendisini çaresiz ve suçlu hissediyor. Oysa hiçbir kadın şiddetin sorumlusu değildir.

► Bir kadın şiddete maruz kaldığında ilk adım ne olmalıdır?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Öncelik kadının kendisinin ve varsa çocuklarının güvenliğini sağlamak olmalıdır. Ardından, Alo 183 Sosyal Destek hattı, Kadın Destek Sistemi (KADES), 112 Acil, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), sağlık kuruluşları ya da emniyet güçlerine başvurulabilir. Ayrıca özellikle psikolojik destek almak şiddetin ruhsal etkilerini azaltmada çok değerli.

► Toplum olarak şiddeti azaltmak için neler yapabiliriz?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Her şeyden önce “Ben karışmam” anlayışı şiddeti besliyor. Tanık olan herkes bu durumu ilgili yerlere bildirmeli, destek olmalı. Toplumu oluşturan bireylerin duygu düzenleme becerilerini geliştirmeye yönelik eğitimler, atölyeler artırılmalı, aile içinde iletişim güçlendirilmeli. Küçük adımlar büyük değişimlere yol açar.

► Toplumda umut veren bir değişim görüyor musunuz?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Evet. Ben insandan yana umudumu hiç yitirmeyenlerdenim. Bugün sizlerle bu meseleyi konuşmak bile umut vesilesidir. Umutsuz yaşanmaz. Ancak kötülüğün safı çok kalabalık. Bizler var gücümüzle iyiliğin safını çoğaltmalıyız. Gençlerde farkındalık çok yüksek. Üniversite öğrencileri daha sorgulayıcı ve daha duyarlı. Kadınların dayanışma kültürünün de güçlendiğini düşünüyorum. O nedenle umut hep var.

► Son olarak toplum için mesajınız nedir?

Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven:

Kadına yönelik şiddet yalnızca kadınların değil, tüm toplumun sorunudur. Bir kadının güvende olmadığı bir yerde hiçbir aile huzurlu olmaz. Kadınlar güçlendikçe toplum da güçlenir. Her bireyi şiddetin her türüne birlikte “dur” demeye davet ediyorum.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.